22 Ağustos 2012 Çarşamba

Ben Ne Okudum!


Selahattin Yusuf ilk romanı ‘İsa Hanginiz’de akışı ve olay örgüsü ile klasik, konusu ile avangart bir anlatı çıkarıyor ortaya. Hazmı birazcık zor, lakin lezzeti yerinde bir roman diyor İsmail Kılıçarslan "İsa Hanginiz?" romanı için. 


Turkuvaz yayınlarından çıkan bu esrarengiz romanı  nasıl anlatacağım sizlere inanın bunu ben de bilmiyorum. Şiir gibi bir roman olabilir yada film gibi bir roman da ya da en iyisi şöyle diyelim su gibi olan fakat hem şiir hem de film tadında bir  roman :))

Aslında bir yol hikayesi tadında bu roman. Şehirleri geze geze bitiriyorsunuz bu romanı. Ama İsmail Kılıçarslan'ın dediği gibi de hazmı biraz zor.

Değişik karekterler karşılıyor bu romanda sizleri.Aklını yitirmek üzere olan karakterler ise okudukça şaşırtıcı.

Ana karakterlerimizden biri  İsa. Ama romanı okudukça görüceksiniz ki İsa'nın varlığını bildiğimiz halde kitabın sonunda bile acaba İsa hangisi diye soracaksınız kendinize? İki kişiden biri gerçek İsa. Sven mi yoksa İsa'nın kendisi mi?


Korkmama hastalığına yakalanmış birde Şakir var romanda.Pek bir güldüm ona ben. Kesin korkar diye Süleyman Demirel'in resmi gösteriliyor bir bölümünde ama yine de korkmuyor.

Umur,Buğra ve diğerleri.Hepsinin farklı hikayeleri, yaraları var.Romana sonradan tatlı mı tatlı bir nine katılıyor. Havva Nine'nin bölümlerinde pek bir ağladım ben.

Romanında aşk,  felsefe, sinema ve meczupluk var. Hatta serserilik. Sven karakteri mesela.Tam bir serseri.

Birde ana karakterin yani İsa'nın gördüğü konuştuğu ama var olup olmadığını anlayamadığım bir de Şeyda karakteri var? Bu karakter biraz düşündürdü beni. Var olan yada var olup beklenen insanların gelmesini beklemek gerçekten zor mu? Yada beklemek insanı gerçeklen akıl sağlığından edebilir mi? Yada o kadar mı zor gelmeyeni beklemek?

Daha fazla kitap hakkında ipucu vermek istemiyorum. Kitapta taşra kavramından tutunda büyük kötülük kavramına kadar bir sürü şeyde kafa yoracaksınız. Ve şöyle bir şeyde var: Selahattin Yusuf kitabında bir çok şairden, filmden ve müzisyenden de bahsediyor. Onun sayesinde gerçekten çok güzel şeyler keşfettim.

Emekleri için Selahattin Yusuf' a çok ama çok teşekkür ediyorum bu güzel romanı iyi ki de yazmış iyi ki de bu romanı okuma fırsatı bulmuşum. Kitabı okuduktan sonrada İtibar dergisinde ki Selahattin Yusuf röportajı da okunmalı diyerek burada tamamlıyorum yazımı. 



Unutmadan! Sizlere birkaç alıntı yapmak istiyorum kitaptan. Altlarını çizdiğim ve aklıma unutmamak için talimat verdiğim cümleler bunlar. 

*Ölüm o anda, nasıl anlatmalı, o kadar çok güzeldi ki; sanki o kadar çok korkunç değildi.
*Böyle olunca da hayat benim için ters dönmüş bir kaplumbağayı andırıyordu iste!
*Büyük tepki vermeyi hak edecek kadar önemli şeyler değildirler çoğunlukla dünya işleri.
*Yorulmuştum insanları izlemekten.Çıldırmışlığın örneklerini görmekten bıkmış usanmıştım artık.
*İnsan bazen saatleri niçin saydığını bilmeye ihtiyaç duyar. Herhangi bir şeyi beklemek bezen ölümcül derecede ihtiyaç oluyor bizim için kardeşim.

*Elektrikle çalışan bir yürüyüş bandındaydık. Elektrikle çalışan birer kalbimiz vardı. Elektrikle çalışan beyinlerimiz vardı. Elektrikle çalışan bir dünyanın içinden ilerliyorduk.

Veee 196, 197. sayfalarının tümü :))

                                                    keyifli okumalar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir Şarkı Molası ♪ ♫

.Bugünlerin şarkısı bu olsun.. Her geçen gün biraz daha büyüyorum. Hayat hep böyle miydi ki? Yoksa ben mi şimdi fark ediyorum, sorguluy...