24 Ağustos 2012 Cuma

denizin kokusunu severim ben.*

Biraz tatil yapma zamanı diyerek, sizlere bir süreliğine veda etmek zorundayım.Hafta sonunu yazlıkta arkadaşlarımla geçirmek üzere yola çıkacağım bugün.
Çanta hazırlamaktan hiç hoşlanmasam da bu yaz sürekli çanta hazırlayıp durdum. Göçebe yaşam kültürünü yaşayanlardanız biz. İnsan gitti mi yazlığa aylarca kalır değil mi?Biz en fazla bir hafta kalıp tekrardan dönüyoruz evimize.Bu sefer bir hafta de evde zaman geçirdikten sonra yine yeni yeniden yazlık yolları.

Babam ve annem evde ki çiçekleri bahane ediyorlar :)) Tabi biliyoruz ki biz,bizimkiler sürekli aynı yerde kalmaktan sıkılıyor 

Bu hafta sonu da yazlıkta lisede ki arkadaşlarımla toplanıyoruz. Ama bir arkadaşın evinde :))
Güzel güneş ve deniz dolu bir hafta sonu geçireceğiz. 


Evet böyle sevgili okuyucularım.  
"Ben kahve kokularını severim; denizin kokusunu, bir de akşam üstleri yaprakların hışırtısını dinlemeyi" diyerek sizlere veda ediyorum. 

                                   iyi hafta sonları.

23 Ağustos 2012 Perşembe

günün ganimetleri bunlar!




Sevgili okuyucularım bugün avare avare dolaştım sokaklar da. Kardeşim yeni üniversiteli oldu ya, onun için alış veriş yapalım dedik. Ve çıktık İstanbul sokaklarına. Ben ki (kendime bile şaşırdım) sıkıldım mağazaları dolaşmaktan. 
Ve kendimi en yakın 
D&R 'a attım. Elimde ki kitaplar bitmeden kitap almayacağım diye söz vermiş olsam da kendime, dayanamayıp yine iki kitap, üç film aldım. Aslın da okumadığım kitaplarım var elimde. Ama uzun süredir merak ettiğim kitapları da almasam olmazdı değil mi? :)) Daha yeni girdim eve.Birazdan güzel bir çay demleyip kitap okumaya başlayacağım ama daha karar veremedim neyi okuyacağıma!

Ben düşünüverirken hangi kitaba başlayacağıma sizde bir müzik arası yapabilirsiniz. Eskilerden bir parça geliyor bu akşamın anısına! ♫♪♫♪


22 Ağustos 2012 Çarşamba

Sihirli Otobüs *




Bugün güzel bir film izledim . Adı "Into The Wild"  2007 yılında gösterime girmiş. Uzun zamandır aklımda olan ama bir türlü izlemeye fırsat bulamadığım filmlerden biri. Gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan bir film. 

"Güçlü ol!Herşeyi yapabilirsin.Heryere gidebilirsin.Para,güç bunlar birer yanılsama,herşey burada.Burada olabilirsin sadece ben ve sen."  filmden bir alıntı bu cümle. Gerçekten insanı etkileyen cümleler saklı bu filmde.

Ben filmleri bu iyi, bu kötü diye ayırmayı pek sevmiyorum. Hepsinde bir emek var. Bence hepsi de birbirinden güzel. Konuları bakımından demiyorum. Gerçekten bazı filmlerin konuları var ki keşke çekilmeseydi dedirtecek kadar saçma. Her neyse. Ne diyordum Özgürlük Yolu insanı çok etkiliyor. Bir sürü notlar aldım filmi izlerken. Son okuduğum kitapta ki soru işaretlerine bir sürü daha soru işareti eklendi  :))


Film " yolu olmayan ormanlarda mutluluk vardır. yalnız yürünen deniz kıyısında sevinç. topluluklar vardır kimsenin zorla girmediği derin denizlerde ve sesinde de müzik. insanı az seviyorum diyemem, ama doğayı daha fazla" dizeleriyle başlıyor.

İzlerken mutlu olduğunuz bir film. Aslında filmin çok eleştirecek yanı var. İnsan her zaman daha fazlasını ister diyor filmde. Ve bu görüşe karşı çıkılıyor.Fakat ana kahramanında yaptığı da aslında bu. Ama 23 yaşında ki bir genç söz konusu. Dedim ya filme çok farklı açılardan bakabiliyoruz. 


 Filmde eleştirilen şey bence  bozulan dünyamız.O yüzden pek derinlere inmeye gerek yok. Ama şunu söylemek istiyorum ki ben filmi  hep mutlu son bekleyerek izledim. Ve sonunda da çok ağladım. Yaşadığımız aptal sisteme söylenip durdum.Kim ister ki ormanda açlıktan ölmek!  Ve film  gerçek kahramanın kendi kendine çektiği  mutlu bir fotoğrafla son buluyor. İçim bir tuhaf oldu o resmi görünce. Ama fotoğrafa bakınca  içten gelen, samimi bir gülümsemeydi yüzünde ki ifade.İyi ki yaşamışım bunca deneyimi dedirten bir gülümseme. 

Bence izlenilmesi gereken filmlerden. Herkes kendi dünyasından farklı şekilde algılıyabiliyor filmi. 
                                                                                           
                                             şimdiden herkese iyi seyirler.

Küçük bir dipnot: Unutmadan! filmin müzikleri oldukça iyi :))

Bir Eflatun Ölüm ♫♪





"Orada duruyorsun 
Terk edilmiş beyaz ve nazlı 
Git diyorlar gidiyorsun 
Kal diyorlar ne bir ses ne bir şarkı.

Kırgınım saçılmış bir nar gibi 
Sessiz akan bir ırmağım gecede 
Git dersen giderim 
Kalırım kal dersen 
Söylenmemiş sahipsiz bir şarkıyım 
Git dersen giderim 
Kal dersen kalırım."

Ben Ne Okudum!


Selahattin Yusuf ilk romanı ‘İsa Hanginiz’de akışı ve olay örgüsü ile klasik, konusu ile avangart bir anlatı çıkarıyor ortaya. Hazmı birazcık zor, lakin lezzeti yerinde bir roman diyor İsmail Kılıçarslan "İsa Hanginiz?" romanı için. 


Turkuvaz yayınlarından çıkan bu esrarengiz romanı  nasıl anlatacağım sizlere inanın bunu ben de bilmiyorum. Şiir gibi bir roman olabilir yada film gibi bir roman da ya da en iyisi şöyle diyelim su gibi olan fakat hem şiir hem de film tadında bir  roman :))

Aslında bir yol hikayesi tadında bu roman. Şehirleri geze geze bitiriyorsunuz bu romanı. Ama İsmail Kılıçarslan'ın dediği gibi de hazmı biraz zor.

Değişik karekterler karşılıyor bu romanda sizleri.Aklını yitirmek üzere olan karakterler ise okudukça şaşırtıcı.

Ana karakterlerimizden biri  İsa. Ama romanı okudukça görüceksiniz ki İsa'nın varlığını bildiğimiz halde kitabın sonunda bile acaba İsa hangisi diye soracaksınız kendinize? İki kişiden biri gerçek İsa. Sven mi yoksa İsa'nın kendisi mi?


Korkmama hastalığına yakalanmış birde Şakir var romanda.Pek bir güldüm ona ben. Kesin korkar diye Süleyman Demirel'in resmi gösteriliyor bir bölümünde ama yine de korkmuyor.

Umur,Buğra ve diğerleri.Hepsinin farklı hikayeleri, yaraları var.Romana sonradan tatlı mı tatlı bir nine katılıyor. Havva Nine'nin bölümlerinde pek bir ağladım ben.

Romanında aşk,  felsefe, sinema ve meczupluk var. Hatta serserilik. Sven karakteri mesela.Tam bir serseri.

Birde ana karakterin yani İsa'nın gördüğü konuştuğu ama var olup olmadığını anlayamadığım bir de Şeyda karakteri var? Bu karakter biraz düşündürdü beni. Var olan yada var olup beklenen insanların gelmesini beklemek gerçekten zor mu? Yada beklemek insanı gerçeklen akıl sağlığından edebilir mi? Yada o kadar mı zor gelmeyeni beklemek?

Daha fazla kitap hakkında ipucu vermek istemiyorum. Kitapta taşra kavramından tutunda büyük kötülük kavramına kadar bir sürü şeyde kafa yoracaksınız. Ve şöyle bir şeyde var: Selahattin Yusuf kitabında bir çok şairden, filmden ve müzisyenden de bahsediyor. Onun sayesinde gerçekten çok güzel şeyler keşfettim.

Emekleri için Selahattin Yusuf' a çok ama çok teşekkür ediyorum bu güzel romanı iyi ki de yazmış iyi ki de bu romanı okuma fırsatı bulmuşum. Kitabı okuduktan sonrada İtibar dergisinde ki Selahattin Yusuf röportajı da okunmalı diyerek burada tamamlıyorum yazımı. 



Unutmadan! Sizlere birkaç alıntı yapmak istiyorum kitaptan. Altlarını çizdiğim ve aklıma unutmamak için talimat verdiğim cümleler bunlar. 

*Ölüm o anda, nasıl anlatmalı, o kadar çok güzeldi ki; sanki o kadar çok korkunç değildi.
*Böyle olunca da hayat benim için ters dönmüş bir kaplumbağayı andırıyordu iste!
*Büyük tepki vermeyi hak edecek kadar önemli şeyler değildirler çoğunlukla dünya işleri.
*Yorulmuştum insanları izlemekten.Çıldırmışlığın örneklerini görmekten bıkmış usanmıştım artık.
*İnsan bazen saatleri niçin saydığını bilmeye ihtiyaç duyar. Herhangi bir şeyi beklemek bezen ölümcül derecede ihtiyaç oluyor bizim için kardeşim.

*Elektrikle çalışan bir yürüyüş bandındaydık. Elektrikle çalışan birer kalbimiz vardı. Elektrikle çalışan beyinlerimiz vardı. Elektrikle çalışan bir dünyanın içinden ilerliyorduk.

Veee 196, 197. sayfalarının tümü :))

                                                    keyifli okumalar.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

bayram gelmis hos gelmis.


Evet biz bu bayram bir çılgınlık yapıp bayramı yazlıkta geçirdik.Çokta iyi oldu. Şehrin gürültüsünden bir kaç gün uzaklaşmak çok iyi geldi çok. Kitap okudum, müzik dinledim, film izledim. Arkadaşımla vakit geçirdim :)) ben dememişmiydim ramazandan sonra eski halime döneceğim diye. Veee tatataaa ben geldimmmm :))

Bayrama mutlu bir şekilde girdik. Çünkü kardeşim artık üniversiteli!! Mühendis olacak o mühendis :))  Eh böyle güzel bir haberle girince bayrama,daha bir güzel geçiyor günler tabi ki.

Bayram sabahı yine her zamanki gibi büyük anneannede toplanıldı. Dayılar,teyzeler, ve kuzenler olarak. Sonra ver elini yazlık! Şimdi ise size bu satırları yazlıkta ki balkonumdan yazıyorum. Hava biraz serin burada ama çekirge sesleri içinde güzel günler geçiriyorum.


Ben bu doğanın hastasıyım ağaçlar, böcekler, kuşlar bir başka dünyadan olmalı. Kimse doğanın kıymetini bilmez oldu. Herkes de bir koşuşturmaca.Biz hayata bağlı değilizde, hayat bize bağlı artık. Peh ne saçma.Babama diyorum ki ben yaşlanınca asla böyle olmayacağım. Gideceğim bir sahil kasabasına orada yaşayacağım.Tavuklarım ve ineklerimde olacak hehehe. Entelköy Efeköye Karşı filmini duymuşsunuzdur. Bir Yüksel Aksu filmi. Heh şte orada ki Etelköy gibi bir yerde yaşamak istiyorum. Motorlu taşıtların yerine develeri bineceğim azizim ben!  Asla denizsiz olmaz. Deniz de istiyorum o köyde ben. Ohh miss :))

İşte böyle sevgili okuyucularım bugün büyük anneanne ile konuşurken zamanın nasıl geçtiğinden konuştuk. Zor artık zamanı yakalamak. Nasıl zaman geçiyor kimse bilmez olmuş.

*******
Ve diyoruz ki böyleydi işte hayat: "Kaza vardı, talih vardı; aşk vardı, yalnızlık vardı, neşe vardı, kader vardı, bir ışık, bir ölüm ama belli belirsiz bir mutluluk da vardı."

Unutmamak gerekiyor bunları azizim unutmamak.

                            iyi bayramlar herkese.

17 Ağustos 2012 Cuma

keyifli saatler.*


Harika bir İnternet radyosu öneriyorum sizlere sevgili okuyucularım.
Şuanda ise Murat Menteş  ''NUNCHAKU' ile yayında.Gündemden tutunda film,kitap ve müzik adına her şey konuşuluyor bu 
programda.
Dehşetle öneriyorum sizlere.

                                  İyi dinlemeler








16 Ağustos 2012 Perşembe

günün en güzel saatleri bunlar.


İtibar dergim geçte olsa elime ulaştı. Selahattin Yusuf söyleşisi bir harika :) Hele hele İsmail Kılıçarslan şiirine diyecek bulamıyorum. Ağustos bitmeden biran önce edinin derim bu dergiyi sevgili okuyucularım.
                                 
                                           İyi okumalar herkese.

Gittikce uzayan bir gün.

Evet evet yanlış duymadınız. Kırmızı Sihirli Tramvay  artık zaman problemini çözmeye başladı.
Kitapta okudum bugün filmde seyrettim :) Ama şunu fark ettim ki ben bir aydır kendi halinde yaşayan biri olup çıkmışım. Ne dışarı çıkar olmuşum ne de arkadaşlarına zaman ayıran. Çoğunlukla ailesiyle vakit geçiren, hava karardıktan sonrada yalnızlığına gömülen bir yaratığa dönüşmüşüm :) Buna da artık dur demenin vakti geldi mi ne?


Gelelim izlediğim filme! Elimde olanlardan daha farklı filmlere merak sardım bu aralar. Açtım google amcamı film aradım kendime. Mansfield Park (Umut Parkı) diye bir film takıldı gözüme. 2007 yapımı bir İngiliz filmi. Aslında bu filmin bir de kitabı varmış. Filmin afişinde ki eski kıyafetlere vuruldum da izledim bu filmi açıkçası. Eski zamanların havası, karmaşık ilişkiler derken filmin nasıl bittiğini anlamadım. Filmin konusu şöyle: Mutlu ama sefil bir hayat süren Fanny'nin ailesi onu daha iyi durumda olan ve Mansfield Konağında yaşayan teyzesinin yanına gönderiyor. Ailede sadece Edmund ile iyi geçinen Fanny zamanla ona aşık oluyor. Bir hafta sonu eve konukların gelmesi, Edmund'un başka biriyle nişanlanması, Fanny'nin hayatını değiştiriyor.

İyi zaman geçirmek için bence güzel bir film. Ama düşünceler görecelidir unutmamak gerekiyor.


Okuduğum kitaba gelirse hala Selahattin Yusuf'un "İsa Hanginiz" kitabını okuyorum. Şuan kitabın ortalarında gibiyim pek bir sevdim ben bu kitabı. Bitirince bolca konuşacağım kitap hakkında.


Öyle sevgili okuyucularım bugün pek bir huzurluydum. Köşe yazarlarımı okudum,müzik dinledim. Şimdide loş odamda size bu satırları Céline Dion dinleyerek yazıyorum.


                
                                          Herkese Musmutlu zamanlar :))

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bir gün daha yasandı ve bitti.

Sevgili okuyucularım,


Çok verimsiz günler geçirmekteyim. Ne kitabı mı okuyabiliyorum ne de istediğim şeyleri yapabiliyorum. Kendime gelmeliyim biran önce. Sürekli yakın çevreme bunları söylemekten bile yoruldum.Dedim ya garip bir ruh hali içindeyim diye.

Ama bugün kendime ayırdığım saatlerde A Haber kanalında yayınlanan Selahattin Yusuf  ve Haşmet Babaoğlu'nun sunduğu Kaçış Planını izledim. İyi ki de izlemişim. O kadar öğretici, o kadar verimli bir programdı ki size anlatamam. Herkese tavsiye ediyorum muhakkak ki bir salı gününüzün iki saatini bu programa ayırın. Şiir, edebiyat, şarkı ve daha bir sürü şey konuşuluyor programda.

Düşünelim başka ne yaptım acaba bugün ben?Ailemle çokça zaman geçirdim. Annemi mutlu ettim ki annemi mutlu etmek biraz zor  hayatımda ki zorlu mücadelelerden biri diyebilirim. Yemek yaptım ve gözüne girdim ;) Maillerimi kontrol ettim. Ve bolca Teoman dinledim. En iyi o anlıyor beni bu aralar galiba. Dedim ya verimsiz günler bu günler. Umutsuzluğun dibine vurulduğu günler.

Sizlere güzel bir resim ile veda ediyorum.

                                            Verimli zamanlar dilerim herkese :)




                                                                                                                                                                                                    


"Oturdum. İçimde bir vapur düdüğü sesi ve bir duman uzanıyor. İkisinin de izine takılarak dalıyorum. 
Hep o ağaç."

12 Ağustos 2012 Pazar

Çemberimde Gül Oya'da Yurdanur ve Kücük Kara Balıgın karsılasması.



Küçük balık denizi düşünüyordu. Bu düşünce onun zihninde bir gün gerçekleştireceği bir amaçtı.
Ona göre hayat yalnızca yemek, uyumak, küçücük; dünya sandığı bir gölde yaşamak değildi.


Öylece yani.



                                                   
 Jehan Barbur * Sarı

Bir ara sokakta öldüm.dün!

Öylece yani.Birdenbire,

Boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde

Granit duvarlı binanın anlamsızlığına,
Şehrin boşu boşunalığına içerlerken
Bırakmışım son nefesimi kaldırıma

Bitmiş,
Öylesine yani.
Birdenbire



Yan binadaki otel odasından izliyordu oğlan

Yüz ifadesini göremesem de
Anlamış mıydı acaba öylece oturmadığımı?



O sokakta bitti her şey

Öğleden sonralarını bir bardak sütle geçiştiren
Apartman sakinlerini düşlerken
Sıkıntıdan
Ölmüşüm…dün


Arka odada ütü yapıp

Buharını burnuna çeken kadını,
Mutfağında her öğün için soğan doğrayıp
Göz yaşını kabuklara saklayan Madam Mari’yi
Kocasıyla artık sevişemediği için
Kapı komşusu gar sabunu satan adamı düşleyen Servi’yi
Düşündükçe
Ölü vermişim.dün


Böylece bitmiş yani,

Birdenbire

Sıkılmışım derinden zahir.

Tutunca da nefesimi
Portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
İki kedi de bulanınca
Kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini
Bal kabağı mevsimi bile değilken
Dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
Ve saat henüz 12’yi vuramamışken
Kalkmış otobüsler durmamaya
Mecal mi bulamamışım, yere döktükleri bala mı basmışım
Hatırlamam ama
Öylece kalakalmışım-kalkamamışım.


Şehrin insanı haberdar değil mi bu öldüresiye sıkıntıdan?

Vagonlar boş, birkaçı kiremit taşıyor topraktan
Kayıklar da serseri misinalar
Otobüsler kimseyi almadan durup durup geçiyorlar duraktan
Arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor her gün, her öğle
Her gece.

Bisikletleri balkonlarında unutanlar
Her an yağmur yağsın diye dua ediyor
Üç öğün yemek yiyip, dört öğün uyuyorlar
Buna rağmen erken uyanıp, geç yatıyorlar
Aynı kuru kahveciden gün aşırı -iş olsun diye-
Yüzer gram kahve alıp evde -iş olsun diye- öğütüyorlar
Ve bir gün bile sormuyorlar öğütülmüşünü
Kimse sormuyor iş olsun diye yapılan iş, iş midir diye?


Bunlar olurken ölmüşüm o ara sokakta

Balkondaki beyaz brandalar rüzgarla sökülürken
Sökülüvermişim
Şişip patlayan bir eteğin dikişi gibi
Sıkıntı işte


Ya da ölmek yerine

İki adım yol yürüyeydim de
Konuşuverse miydim şu gelin çiçeğiyle.
Gitmek yerine?

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Bir karanfil ,yagsa yagmur / Büyülense yeniden dünya ♫♪

'Ve artık elimizde yalnızca şarkılar, kitaplarımız ve bir bardak kahvemiz kalır.'



Ah bu söz beni nasıl anlatıyor bir bilseniz sayın okuyucularım. Yalnız geceleri böyle kendimle, kitaplarımla kalabiliyorum bu aralar.Ama olsun garip bir huzur, tatlı bir mutluluk var üzerimde bu aralar.Arka fonda Yeni Türkü grubundan 'Karanfil' şarkısıyla yazıyorum. Çok keyifli :) Birazdan da resimde gördüğünüz kitabı okumaya başlayacağım. Kitabın adı 'İsa Hanginiz?' yazarımız Selahattin Yusuf. 
Kitabı eğer merak ediyorsanız Aşağıda ki linkte kitap hakkında yorumu okuyabilirsiniz.

Kitaba başlamadan önce Yeni Türkü'nün şarkıları beni hayal alemine sürükledi.
Ah o hayallerim,hayallerim,hayallerim!
Şuan bir yaz evinde, gramofonda eski bir şarkı ki (agora meyhanesi olsun) eşliğinde denize nazır bir balkonda keyif yapmak isterdim. Duvarlar beyaz olmalı hemde bembeyaz.Koltuklarımın rahat, beyaz üzerine mavi ve yeşil desenli bir kumaştanmış mesela, kütüphanem ise bembeyaz. Hayal ediyorum da yerlerde mumlar. Ortam oldukça loş ışıklarla aydınlatılmış. Hafif bir rüzgar eşliğinde yerlere kadar uzanan beyaz perdelerimin uçuşunu izliyorum.Balkondan gelen dalga sesleri beni başka diyarlara götürüyor.Sabahları uşsuz bucaksız sahilde yürüyüş yapıyorum. Yine rüzgar ve yine dalga var denizde. Yürüyüşten sonra mis gibi bir kahvaltı ne de güzel gelir. Kahvaltıdan sonra bol köpüklü, şekerli bir türk kahvesi eşliğinde kitap okumaaaaaaaak! Arkasından tüm gün etkisinde bırakacak bir film izlemeli.

İşte böyle sevgili okuyucularım. Ben hayallerimle birlikte kitabıma dönsem fena olmayacak hani :))

                                      dünyamdan sevgilerimle.


8 Ağustos 2012 Çarşamba

ben bu aralar iste böyleyim.*



Hayat, mutfak masasına oturup kitap okumaktır.Bir dilim pastayı 'canın istediğinde yemek üzere' kenarda bekletecek kadar bol zamana sahip olmaktır.Bunun için şükretmektir. 

7 Ağustos 2012 Salı

Tılsımlı melodiler esliginde balkon keyfi ♫♪♩

Pek fırsat bulamadım bugünlerde bloğum da bir şeyler paylaşmaya. Nasıl geçiyor günler de pek anlamış değilim zaten :)) Aldım kahvemi yanıma balkonumda yazıyorum sizlere bu satırları. Hava harika, gökyüzü de öyle. Pek garip duygular hissediyorum bu gece. Bir şeyler yapmaya başladım hayatım için, düzene girmeye başladı her şey.Daha bir mutlu, daha bir huzurluyum.

Gecenin karanlığında rüzgarın hafif sesiyle birlikte müzik dinlemek istedi canım.
Sonra düşündüm
O tılsımlı müzikler, bizi bizden alan melodiler, sözler. 
Garip duygular bunlar.Anlamak için çabaladığım halde anlayamadığım ,hayatımda da hiç bir zaman anlayamayacağım duygular. ♬♫♪♩

Müzik insanın hayını değitirir mi derseniz?Düşünelim! Evet değiştiriyor. Geçen gün radyo da İlhan İrem den "Boşver Arkadaş" şarkısını dinlerken sen ne yapıyorsun dedim kendi kendime? Ya da geçen gün Whisperings Solo Piano Radio dinlerken David Nevue den "Eden Again" sonatını dinlerken bir garip hissettim kendimi. Nedendir bilinmez ama pek takılırım böyler şeylere. Anlamlı şeyler bunlar öyle değil mi sayın okuyucum. Gelin sizinle güzel bir deneme yapalım. Hayatınızda etkilendiğiniz sizi sizden alan şarkıların listesini hazırlayalım. Bakalım duygularımız bu aralar ne diyor, biraz kendimizi dinleyelim, kendimizi müziğin o güzel tınısına bırakalım. Hayal kuralım? Ne kadar kolay aslında bunları yapmak. Günün bir saatini bile kendimize ayırsak ne kaybederiz ki. Ama sadece kendimizi, yapmak istediklerimizi düşünelim.Yarınlara dair. Kendi dünyamızı hayal edelim o tılsımlı melodilerle. Yaşamak istediğimiz yeri, yanımızda olmasını istediğimiz kişiyi. Hayat o kadar garip ki aslında. Zaman o kadar çabuk geçiyor ki. kimse farkında değil yapılması gereken şeylerin çokluğunu. Bir görsek ne güzel hayat, ne kadar anlamlı ve ne kadar büyülü. Hadi o zaman bu geceden sonra herşey başka olsun. Yeni bir hayat, yeni bir gün ve yeni heyecanlar. Müzik dedik o zaman bugünü mazi kabul edip Sezen Aksudan * 'Yine Yeni Yeniden' şarkısı gelsin bizlere. ♫♪♩








4 Ağustos 2012 Cumartesi

iyi ki dogmus güzel insan *

Bugün büyük üstat Turgut Uyar'ın doğum günü! Hani bazı insanların hayatların da özel insanlar vardır ya; hayatı, edebiyatı ve şiiri sevdiren özel kişilerdir onlar. Benim için de Turgut Uyar öyle biri. Orta okulda ilk onun şiir kitabını para biriktirip aldım. İlk onunla şiir yazmaya,ilk onunla duygularımı fark etmeye başladım.
İyi ki doğdun üstat. İyi doğdun yalnız şair.*

 O halde şimdi güzel bir şiir dinleme zamanı Turgut Uyar kaleme almış,Tarık Tufan yorumlamış. 

'Bir İntihar Akşamı' tüm şiir sevenlere gelsin.




büyüdük aniden ♫♪

Hayat çok tuhaf. Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 50 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır, tozlu bir kutuya.



Sevgili okurlarım bugün bu sözle başlamak istedim yazıma çünkü uzun süredir görmediğim eski arkadaşlarımla keyifli bir gün geçirdim. Ben 50 yaşında değilim henüz ama gerçekten o kutuda bir sürü şey biriktiğini bugün anladım :)) Eski çocukluk günlerimizi geri döndük bugün. Eski aşklar konuşuldu, Eski hayallerimiz, Eski düşüncelerimiz bir bir masaya yatırıldı. Eski resimler çıktı gün yüzüne. 
Ama ben şunu fark ettim bu gece, ben o büyük değişim geçiren insanlardan değilim. Yine kendi dünyasında mutlu olmaya çalışan, yine kendini geliştirmeye çabalayan ve değerleri hiç değişmeyen biriyim. evet galiba öyleyim :) İleride de böyle kalmak istiyorum. 

Kimi zaman karamsarlığa kapılıyorum o kadar çok yapmak istediğim, o kadar çok dert edindiğim şeyler var ki. Elimden geldiği kadar yapmaya başladım yavaş yavaş. Ama sabırsız ben hepsini birden yapmak istiyorum.
Bir sürü izlenecek film, bir sürü okunacak kitap, bir sürü çalışılması gereken şey.Bir sürü sorumluluk. Bu cümleler aklımdan  geçerken hep aklıma Ogün Şanlısoy'un 'Büyüdük Aniden' şarkısı geliyor.Ve biz büyüdük aniden,birden küçüldü dünyamız öyle değil mi?

♫♪♫♪♫♪♫♪♫♪♫♪♫♪

3 Ağustos 2012 Cuma

saat ilerliyor tik tak tik tak.




Sevgili okuyucularım iftar sofrası, çay faslı falan derken yine saati baya bir ilerlettik. Ama şöyle ki güzel bir insan ile keyifli bir film izleme fırsatı yakaladım :)) Eski filmlerden olan Jim Carrey 'nin The Truman Show filmini izledik birlikte. Ben daha önce bu filmi izlemiştim aslında ama pek de kendimi verememiştim o zaman. D&R da Dvd sini görür görmez alıp tekrardan izlemeliyim dedim. Epey önce almıştım bu filmi ama bu geceye kısmetmiş. Hava da sıcak mağlumunuz aldık bilgisayarı balkona koyduk filmimizi  keyifle izledik. Kesinlikle izlenilmesi gereken filmlerden diyebilirim sizlere.Filmin ayrıntılarını http://www.sinemalar.com/film/904/truman-show sitesinden de bakabilirsiniz.


Sofrayı hazırlarken demiştim ya size neler neler yaşadım bugün diye. Gelelim bu konulara. Twitter adresinde haddini bilmez, her bildiğini doğru kabul eden bir sürü insan türemiş. Aslında sanal alemde değil Dünyada. Kesin doğru benim söylediklerim diyen insanlar beni her zaman bunaltmıştır. Bugün karşıma geçmiş biri Türkiye de ki Akademik alanda yapılan çalışmaların gerçek çalışmalar olduğundan bahsediyor. Okulların iyi eğitim verdiğinden? Söyleyin bana  herhangi bir alanda bu kadar çok okul, bu kadar çok kalitesiz öğretim üyesi varken nerede kaldı kaliteli eğitim? yada nerede kaldı kaliteli elaman? Diploma almak gerçekten çok kolay Türkiye de ama kaliteli, işin ehli olan insan da bulmak bir o kadar zorlaştı. Kısacası üniversitedeki bölümlerin çokluğu beni kahrediyor. Bugün geçmiş karşıma saçmalıklar zırvalıyor kız. Hemde beni suçlayarak, kendi doğrularını bana empoze ederek. Benim düşüncelerim, benim doğrularım! Ben bunları kimseye empoze etmeye çalışmıyorum. 
Diyorum ya komik insanlar. Şuan yazarken bile sinirlenmiş durumdayım. 
Ama ne vardı hayatımız da her şeye pozitif bakmak :)) O yüzden şimdi bu ruh halinden çıkarak başka şeylerle ilgilenmek iyi gelecek. Güzel bir şarkı olabilir mesela? :)


Bugünlerde sürekli dinlediğim yeni şarkılardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Klibini de sevdim şarkıyı da. Zaten oldum olası Nil'in bütün şarkılarında kendimi bulabiliyorum. O zaman Nil'in yeni albümünden 'Ben Buraya Çıplak Geldim' şarkısı benim için geliyor. 
 Keyifli dinlemeler herkese ♫♪

2 Ağustos 2012 Perşembe

nefes arası.

günler nasıl geçiyor pek anlamış değilim. bir bakıyorum hemen akşam olmuş. şimdide öyle! şuan iftar koşuşturması arasında nasıl fırsat bulup oturdum bilgisayarımın başına bilemedim :))  bugün neler oldu neler sevgili okuyucularım bir bilseniz. gece oturup hepsini yazacağım. şimdi işlerimin başına dönüp iftar masasının hazırlığına devam etmem gerekiyor. malum akşama büyük hala bizde :))

                                                                                          şimdiden herkese hayırlı iftarlar.

ben artık pek mi pozitif bakmaya basladım hayata ne?

Geceler geceler ah o geceler. Nasıl bir enerji var içimde size anlatamam. Diğer yazımda bahsetmiştim size film arıyorum izlemek için diye. Bu gecenin filmi olarak da Wanderlust'u seçtim. Ama çokta pişman oldum. Türkçesi 'Bir Ömür Boyu Yolculuk'. Aslında film afişine vurulup izlediğim filmlerden biri oldu bu filmde.

Ama dediğim gibi beklentimi pekte karşılamadı. 

Neyse bu bile keyfimi kaçıramadı benim. Dedim ya size yepyeni bir sayfa açtım her şeye diye, yeni hayatımda böyle garip üzüntülere ve garip takıntılara yer yok :)) İnsan her şeyden bir şeyler öğrenir. Kötü bir kitap,kötü bir film yoktur aslında. Hepsinden küçükte olsa öğrendiğimiz bir sürü şey var. Öyle değil mi? :))

''Durmalı, durulmalı, durulanmalıyız. Ve içimize doğru bir yolculuğa çıkmalıyız.Yola çıkmalı, yolda olmalı ve yol almalıyız.Yolu bulmalı, yol olmalıyız. Ne demişti şair:En uzun yoldur, insanın içi.''




1 Ağustos 2012 Çarşamba

tılsımlı bir radyo yayını ♫♪

Bugün çok mutlu uyandım. Çünkü İstanbul da hava harika. Yağmurlu bir güne merhaba dedik. Hava böyle olunca ben daha enerjik daha bir pozitif oluyorum. Malum Ramazan ayında olduğumuz için bana kahvem maalesef akşamları eşlik etmek zorunda kalıyor ama olsun :))  

Size bahsetmek istediğim güzel bir İnternet radyosu var. Bu radyo sadece Solo Piyano üzerine yayın yapmakta. Geçen yıl bu radyoyu Haşmet Babaoğlu sayesinde keşfettim. Bir köşe yazısında Türkiye de böyle radyoların olmamasından fena halde yakınmakta idi.Ve örnek olarak http://solopianoradio.com/ 'u gösteriyordu. Bende 1 yıl boyunca bu güzel radyo sayesinde bir çok sanatçı, bir çok müzik keşfettim. Bir ara baya bir kafayı takmıştım Türkiye de neden böyle radyolar yok diye sonra da kendi kendime 'Üzülmeyin Haşmet Babaoğlu ben elimden gelen her şeyi yapacağım' dedim. Ve o günden beri herkese bu radyo yayını önerip eksikliğimiz hakkında konuşmalar yapıyorum :) 

Şimdi hava da böyle olunca yine açtım yayını İnternet üzerinden dinleyip, bir yandan da akşam izlemek için film arıyorum kendime. Sizde bu tılsımlı müzikleri dinlemek isterseniz şayet http://solopianoradio.com/ adresine girip canlı yayını takip edebilirsiniz. 

Herkese keyifli dinlemeler diliyorum :))

Huzurlu ve keyifli geceler sevgili okuyucularım.

 Bundan yaklaşık 2 saat önce kötü bir baş ağrısıyla cebelleşen ben şuanda müthiş bir keyifle kitap okumaktayım :)) hemde en sevdiğim yerde çalışma köşemde, müziğim ve kahvem ile birlikte :) 

Daha önce ki yazımda da bahsettiğim gibi Mahir Ünsal Eriş'in yeni kitabı olan Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde kitabını okumaya başlamış bulunmaktayım.
Hemde müthiş bir keyifle Mahir Beyin kitaplarını yeni okumaya başlayanlardanım. Ama şunu söylemek gerekiyor gerçekten de kalemini konuşturan yazarlarımızdan. Kitabı okurken kendimi birden Karakterlerin yerinde buldum.Kitap çok ilginç başladı. Küçük bir çocuğun ağzından anlatılıyor öykü. Öyle masum geldi ki bana anlatamam size :)) Birden kendi çocukluğuma dönüverdim. Kitabın zaten ilk sayfalarında kitabın adında neden Ferdi Tayfur'un adı geçiyor anlayacaksınız. Kitabında şöyle ifade ediyor bunu Mahir Bey 'İnsanların kederli olmayı çok sevdiği yıllar' o yıllar.Size tavsiyem bu kitabı hemen edinip biran önce okumaya başlamanız.Ben kitabı mı D&R da buldum ve  keyifle de okumaya başladım. Birde şöyle bir şey oldu Mahir bey'in facebook sayfasından gerçekten hoş bir sanatçı keşfettim Adı Tijin.Kitap ile birlikte dinlemekte ayrı bir keyif verdi bana :))


Müzikle birlikte bol kitaplı günler efendim :))

Bir Şarkı Molası ♪ ♫

.Bugünlerin şarkısı bu olsun.. Her geçen gün biraz daha büyüyorum. Hayat hep böyle miydi ki? Yoksa ben mi şimdi fark ediyorum, sorguluy...